27 Nisan 2020 Pazartesi

Sana Gurbet Adını Verdim!

Sana Gurbet Adını Verdim

Aysel’e

Dağlarım, taşlarım, ovalarım zulüm altında
Vurguncular atbaşı yarışa durmuş
Yol gidiyor yüz yılların kervanı
Denizlerin üzerinde yelkensiz
Çağlar boyu örselenmiş türküler
Gözlerimde sızım sızım damlalar
Yumuk yumuk ağlıyorum

Benim dağlarımı görsen öyle demezsin
Benim köylerimi görsen ağlarsın
Yollarım, ırmaklarım, göllerim, ovalarım
Sefilleri oynuyor bu milenyum çağında
Duygusuzluğun, düşüncesizliğin
Tomur tomur terlediği süreçler ikliminde
Bir fotoğraf gölgesine parmağımı basıyorum
Bir fırtına kopuyor beynimin ortasında
Fotoğrafı duvara asıyorum

İnsan hiç çiçeklere küser mi?
Gurbetin kucağında
Hallaç pamuğuna döndü yüreğim
Fırtınalı geceler
Kanatır gönlümün can damarını
Öylesine göçmen ki bu yaşam
Karışır durmadan çan seslerine

Bir nefeslik canı kalmış dünyanın
Çaresizlik hırçın kılmış evreni
Doğal değişimler uyarıyor insanı
Öksüz toprak yetim orman telaşta
Zulüm yalnız insana olsa gam değil
Çığırtkanlık kuşların beynini örseliyor
Denizler kan köpürüyor toprak çürümüş
Değirmenler şimdilik aklımı öğütüyor
Yavrularım gurbetin beşiğinde uyurken

Ey sevgili sana gurbet adını verdim
Bu adınla bin yaşa kurtuluşu bulasın

Orhan Bahçıvan
 

»Şiiristan Merhaba, Toplum Yayınevi, 1989«


3 Nisan 2020 Cuma

Merdinik Çiçekleri...

Merdinik Çiçekleri





Sırdaşıyım zülf-i siyahım
Nefes nefes ayrılık kokusunu taşırım

Sesini dinlediğim zaman
Merdinik çiçekleri aklıma geliyor
Nefesini kulaklarım toplasın
Çığlığını gözlerim

Düşünülmüş bir ezginin
Kutsal olan son notası vuranda
İlahi denen kutsal aşkın bam teline gelmişiz
Ehli hak diyen dilin gizlenmiş bir yolusun
Efsunlu aşkların sahibi

Saatin çizgilerle döşendiği bir nokta
Zembereği kırılmış kaçışın ta kendisi
Sözü baldıran zehri
Yasaları Nemrudi
Ateş çemberi
Karınca kararınca su
Taraf olmak

Bazen patika yol
Bazen Arnavut kaldırımı ayakaltında
Çiğnendikçe umut dolu bir aleme ulaşmak

Alem kavuştak içinde
Ebedi ezel sayan döl dökümü felsefe
Ne sahibi
Ne tapusu bulunmayan
Hikmetinden sual olunmaz amma
Kendi yapar kendi tapar demişler

Öz yolunda öz özünü bilmeyen
Hiç olmazsa kalıtımsız
Çiçeklerin rengi ile donansın
Gök mavi
Yer yeşil
Işık

Ruh alemi yosmaların diliyle
Rahimde çatlayan çekirdeğin sonudur
Sessizliğin sesi
Ceninin nefese dönüşmesidir

Yazgı
Gürz üstünde damar sesi
Maşrapa içinde su
Damakta tat
Düşünmeyin bensizliği böylece
Aldırmayın
Yanaşma kültürüyle sistem kuranlar
Yalnızlığın ötesini bilmezler
Kader deyip çömelirler

Nerede olduğunu
Kim olduğunu
Levh-i kalem çizgisiyle sırları
Merdinik dağlarında bırakan benim
Levh-i- mahfuz adına

Biley taşında bıçak
Bıçak ucunda hasret dürtüsü
Geceleri seviştiğim sevgili
Etme gel

Beni dağa aktardılar
Dağı bana
Ondandır
Dağ ben kokarım
Ben de dağ
Mademki parçalanacağız
Gelinen yere gidilecektir
Bırakın o zaman
Bırakın beni
Merdinik dağlarına bir çiçek gibi
Öpsün toprak dudağımı

Ben dağların soğuk suyu
Ben dağların serin yeli
Ben dağların boz bulanık seliyim
Merdinik şehrinin ulu tellalı
Şarabın renginde nar görüyorum
Sarıçiçek edasında yar
Levh-i kalem çizgisiyle çizilmiş
Pünhan

Varla yok arası
Dengi çözülmüş
Önüne yaşam sıralanmış noktalı
Oysa uçmak turnalara özgüdür
Çolak oğlu mirasıdır bilirim

Köpük dalgayla sevişir
Deniz susar
Açılır seda kapısı dem be dem

Dirhem dirhem tartılır
Aşk denilen o düşünce bağrımda
Yeşerirken Merdinik çiçekleri

Sancı çeken rahim
Anaç ruhlu bir kadın
Diz kırıyor Toprak ana usulca
Beni doğruyor

Helal süt emzirmiş
Bir ananın eteğini tutmuşum

Edasıyla varlığını anlatan
Endamıyla yem kuşunu tanıyan
Masumların gözlerinde damla yaş
Savrulur ten üstüne

Merdinik
An be an
Misal i devran
Göç eden turnanın gittiği yolda
Kaç kanat çırpımı bir mesafedir
Kömür Baba

Hışırtı yapraktır
Yaprak hışırtı
Yeşil damıtılmış süt endamıyla
Urbaların eteğine yaslanır
Görülür üryanlığım
Başlar ezgiler
Yürek yakmaya

Renk duldası mihenk taşı
Gölgede

Halka halka genişleyen gökyüzü
Tül perdeli bir pencere gibidir
Merdinik den bakınca

Zaman dil ile diş arasında
Tek sözcüğün fırladığı bir andır
Aşk ile

İki zaman arasında kanat sesi
Bir çırpımlık ötede görür gözlerim

Gizli çözümsüz
İnsani bir duygunun odak noktası
İnkarlar çarşısında tellal

Giden görüntüler
Sil baştan yansımalı yeşil sahaya
Susan dil varlığını betimleyince

Su gölgelenince sıla
Sıla gölgelenince hasret
Hasret gölgelenince özlem çöker
Yürek denen dünyanın bam teline
Çözülür ezgiler dil ucuyla
Bağlamanın tellerine

Sancılar içinde ruh
Sancılar içinde ten
Sancılar içinde kavrulan yürek
İsyana döner

Ey sevgili
Merdinik çiçeklerinin harman olduğu yerde
Zülf-i semen say beni
Senin adına

Kızıl sabahların mahmurluğunda
Esiriyim aşk denilen ol büyük düşüncenin

Orhan Bahçıvan
Sarıçiçek Ezgisi Kitabımdan